Yıl 2009. Kasım ayının doğuya özgü soğuk havası iyiden iyiye hissediliyor. Dağlara düşen kar, rüzgârların etkisiyle şehirde yaşayanlara kışı haber veriyor. Kış kapıda olsa da şehirde ayrı bir telaş ve coşku hâkim bu günlerde. Tatlılar hazırlanıp fırınlara veriliyor, şeker ve çikolatalar hazır ediliyor, alış verişler hızlanmış ve mağazalar altın günlerini yaşıyor. Çocuklar yeni kıyafetlerin heyecanını yaşıyor. Hediyelik olduğu anlaşılan süslü ambalajlarla eller hep dolu. Yüzlerde yorgunlukla karışık bir gülümseme ve akıllarda ertesi güne hazır olmanın meşguliyeti var. Tüm bu heyecana biraz buruk birazda şaşkın halleri ile koyunlar, keçiler ve yer yer kamyonetlerin kasalarında ürkek halde görülen büyük baş hayvanların sesleri eşlik ediyor… İşin içine hayvanların girmesiyle de tahmin ettiğiniz üzere bir Kurban Bayramı arifesindeyiz 🙂
Evet, 2009 yılının Kurban Bayramını memleketimden çok uzaklarda doğunun en değerli şehirlerinden birisi olan çok sevdiğim Van’da geçirmiştim. Ziyaret edecek akraba yoktu. Bayramlaşılacak, ziyaret edip sevindirilecek çocuklar ve elleri öpülüp hayır duaları alınacak büyükler yüzlerce kilometre uzaktaydılar. Bayram sabahı kalabalık bir sofra başında kahvaltıda kavurma da yiyemeyecektik. İçimde bu düşüncelerle oluşan hüznün yanında, Şafii mezhebine göre kılınmış bayram namazından sonra bir kaç komşunun tanıdık olduğu ancak çoğunu tanımadığım kişilerle adet üzere bayramlaşmış olmanın etkisiyle “gurbette bayram” denen duyguyu iliklerime kadar hissetmiştim.
Tüm bunlara rağmen her coğrafyası ayrı bir güzel olan cennet ülkemin doğusunda bir kültür zenginliği ve bayram coşkusu yaşıyor olmak ta hasretin şiddetini azaltıyordu. İş yerindeki arkadaşlarımızla bayramlaşmak, ziyaretler ve muhabbetler dostlukları pekiştirirken, arife gününden bayramın 2. hatta 3. gününe kadar şeker yada harçlık almak için evimizin zilini hiç yalnız bırakmayan çocuklar sayesinde de bayram coşkusu daha çok hissediliyordu. Komşularımız ve arkadaşlarımız da bayramda evimizi boş bırakmadılar ve bize keyifli bir bayram yaşattılar. Dostluk ve kardeşliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, Türk – Kürt, Doğu – Batı demeden bayramı coşkuyla ve sevgiyle yaşamış olmak; şimdi anımsadığımda dahi yüzümü güldüren ve içimi ısıtan bir deneyimdi.
…Yazıya şöyle bir giriş yapayım derken bu satırları aniden yazıverdim. Sonra da silmek istemedim. Zira genelde yazılarımı yazarken önceden bir karalama yapmıyorum. Sayfayı açıp başlıyorum yazmaya ve genelde kelimeler cümleler ardı ardına sıralanıveriyor. Sonrasında nadiren bir – iki ekleme yada çıkarma oluyor. Bu nedenle yukarıda yazdıklarım da kalmalı diye düşünüyorum. Samimi bir paylaşım olsun bu defa 🙂
Şimdi bayram değil seyran değil… Niye girdin bu bayram konusuna derseniz, cevabı bu günlerde yoğun olmamda saklı. Zira kuş fotoğrafçılığıyla ilgili yazı dizime devam etme niyetim olmasına karşın zaman bulamamam nedeniyle, sizlerden uzak kalmamak ve paylaşımlara ara vermemek için elimdeki mevcut fotoğraflardan farklı bir konuyu hazırlamak istedim. Arşivi karıştırırken pek paylaşmadığım portre fotoğrafları gözüme çarptı. Böylece hızlıca hazırlanabilecek bir konu bulmuş oldum :))
Kurban bayramının arifesinde evimizin hemen üst tarafında kurbanlık koyunların satıldığı bir hayvan pazarı kurulmuştu. Bu pazarı öğleden sonra dışarı çıktığımda gördüm. Şöyle pazara göz atınca harika portre fotoğrafları oluşturacak yüzler olduğunu fark ettim. Hemen eve dönüp fotoğraf makinemi aldım ve portre çekmek niyetiyle daldım pazara. Yüzler harikaydı ama acaba ben bu güzelliği aktarabilecekmiydim…?
Hava oldukça soğuktu. Yer yer kar tozuyordu. İnsanlar soğuktan korunmak için oldukça kalın giyinmiş ve poşularını başlarına bağlamışlardı. Zemin oldukça ıslak ve çamurluydu. Havanın kapalı olması nedeniyle portrelerden detay elde edebilmek için dolgu flaşı kullandım. Tüm çekimlerimi Full Frame Nikon D700 gövde 24-85mm f/2.8-4 lens ve SB600 flaş ile gerçekleştirdim.
Portresini çektiğim tüm kişilerden tek tek müsaade istedim ve rızalarını alarak çekim yaptım. Fotoğraf çekerken çok sıcak karşılandığımı ve herhangi bir olumsuzluk yaşamadığımı özellikle belirtmek isterim. Zira bazı karelerdeki kişiler dışarıdan bakınca sert mizaçlı gibi görünse de çok iyi, kibar ve neşeli insanlar. Aslında bizim insanımız doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi, ortasıyla vs. vs. özel ve güzel. Bizleri ayırmaya, ayrıştırmaya, kutuplaşmaya, bölmeye, düşman göstermeye çalışanlar utansın. Fitne tohumları ekip, puslu ve karanlık havalardan medet umanlar utansın…
Neyse bu konu çok su götürür. Burada kesip konumuza dönüyorum. Biraz pazarın sonlarına doğru orada olduğum için müşteri sayısı oldukça azdı. O nedenle tam olarak belgesel tarzı bir çekim yapamadım. Daha çok farklı gördüğüm yüzleri yakından (ki genelde 85mm de çekim yaptım) fotoğraflamayı tercih ettim.
O halde sizleri fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. İyi seyirler…
Abi tebrik ederim hisli resimler olmuş demek ki her an her mekan bize bir şeyler öğretecek.
Evet biraz özel ve duygusal oldu bu defa. Dediğin gibi hep dikkatli olmak lazım. Bazen hiç beklemediğin bir anda ilginç konular ortaya çıkabiliyor. Artık sen de fotoğraf çektiğine göre çok uyanık olman lazım 🙂 İlgin için teşekkürler Akif hocam. Sevgi ve selamlar…
İlk iki fotoğrafı çok beğendim. Tebrikler.
Hatta bu kadar keskin fotoğrafları nasıl alıyorsunuz merak ettim.
Doğru ışık kullanımının dışında, doğru af seçimi, doğru diyafram de var sanırım.
Selamlar.
Çok teşekkürler Nisan Şan. Beğenmenize sevindim. Lens keskin bir lens olan 24-85mm ve gövde de D700 olunca sonuçlar iyi çıkıyor 🙂 flaş kullanımı da çok önemli… 9 nokta af ve merkez ağırlıklı ölçüm modunda çekim yaptığımı anımsıyorum. Esen kalın…
Belgesel tadında… Memlekette de yapman lazım böyle bir çalışma sanki…
Memlekete yolumuzu düşürebilirsek neden olmasın 🙂 en kısa sürede görüşmek dileğiyle. Sevgiler…
Slm ALİ bey neresi bu bayram manzaraları? Ankara da ikamet ettiğinizi biliyorum.Merak ettim doğrusu 🙂 saygılar
Evet ben cvbımı aldım oysaki yazmışsınız ben okumadan sormuşum kusra kalmayın 🙂
Rica ederim. İlginiz için teşekkürler…