Gelengi ve Antidepresan Gülümseme

0
2140

 

Hafta içi stresli ve yoğun bir çalışma temposundan çıkmış olan çekirdek aile cumartesi biraz geç uyanabilmiş olmanın uyuşuk rahatlığı! içerisinde kahvaltıdan sonra haftanın yorgunluğunu ve stresini atmak için bir alışveriş merkezine (AVM) gitmeyi planlıyor. Hem kendileri gezip, dolaşıp belkide alışveriş yapıp rahatlayacaklar! hemde çocuklarına eğlenceli vakit geçirtmiş! olacaklar…

Bu niyetlerle aile, büyük ve modern bir AVM nin yolunu tutuyor. AVM ye ulaşmak için trafikte bir süre boğuştuktan sonra daha AVM ye yeni gelmiş olmalarına rağmen araçlarını park edecek yer bulmaları epey zamanlarını alıyor. Bu nedenle sinirler biraz gerilmiş olsa da şehir yaşamının doğal sonucu bu denilip geçiliyor. Ne de olsa birazdan çok eğlenecekler!

Daha ilk dakikalarda karışıklık başlıyor; önce oyun alanına gitmek isteyen çocuklar ısrarcı davranırken ebeveynler oyun kısmını sona bırakmak istiyor. Bu noktada ailenin uyumu, eğitim seviyesi ve çocuklarına yaklaşma tarzlarına göre farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Ya aile ilk andan itibaren burnundan solur hale geliyor ya da en az gerilimle bir yerden başlıyorlar. Zaman ilerledikçe ortamın kalabalık olması, sınırlı kaynak, sonsuz ihtiyaçlar! yorgunluk, açlık vs. derken sinirler tavan yapıyor. Kadının almayacağım sadece bakıyorum, erkeğin almayacaksan neden bakıyorsun ve çocukların ikinci oyuncağı kopartabilmek adına çaba gösterdikleri ağlamaklı halleri derken gün inanılmaz seviyede gerilime, yorgunluğa ve strese ulaşıyor.

Dinlenmek, eğlenmek ve stres atmak için gelinen alış veriş merkezinden çıkışta aile, daha yorgun, gergin ve stresli olarak eve dönüyor…

_ALI1938

Konunun Anadolu Yer Sincabı (Gelengi) ile ne alakası var diyebilirsiniz. Aslında çok alakası var. Uluslararası Pazarlama Servisi (IMS) verilerine göre Türkiye’de antidepresan tüketimi 2003 yılında 14.238 milyon kutu iken, 2008 yılında 31.302 milyon kutu ile   %120  oranında artmıştır. Son dokuz yıldaki artış oranı  2012 yılında tüketilen 36.881 milyon kutu ile %160 olmuştur. Antipsikotiklerde ise, tüketim  son 5 yılda  % 68.6 oranında  artış ile  7.201 milyon  kutudan 12.158 milyon kutuya çıkmıştır. (Psikofarmakoloji Derneği2013 raporu)

Bu kadar çok ilaç kullanılmış olması ilk anda akıllara deliriyor muyuz sorusunu getirebilir. Zira başka bir istatistiğe göre ülkemizde antidepresan ilaç kullanım oranı %20-25 seviyelerinde. Yani neredeyse 4 kişiden birisi bu ilaçları kullanıyor. Ama bu doğru değil. Psikofarmakoloji Derneğinin açıklamaları eşliğinde görünen bir durum daha var ki, oda psikiyatri uzmanları dışında aile hekimleri ve pratisyen hekimlerin dahi bu ilaçları yazabiliyor olması. Dolayısıyla insanlar belli başlı sorunları psikiyatri uzmanları dışındaki hekimlere de anlatınca ve depresif belirtilerden dem vurunca hekimler bu ilaçları yazıyorlar. Hatta eski bir öğretmen olarak bir çok öğretmen dostlarımın sözlerine istinaden üzülerek ifade etmeliyim ki bir çok gencimiz sırf rahatlamak için bu ilaçları kullanıyor ve bir şekilde reçete yazdırmayı başarıyor. Veya daha vahimi reçetesiz alabiliyor.

Psikiyatri uzmanları elbetteki tedavi için ihtiyaç olunca bu ilaçları yazacaklar ve doğru miktarlarda kullanımları temin ederek hastaları tedavi edecekler. Bundan daha doğru ve güzel ne olabilir ki? Ben bu yazımda antidepresan ilaçlar doğrudur yada yanlıştır demiyorum. Zira ben bir psikiyatri uzmanı yada psikolog değilim. O nedenle bu konu hakkında şu doğrudur, bu yanlıştır gibi yargılarda bulunmam doğru olmaz ve haddim de değil. Bu konuyu ele alış nedenim, çevremde bir çok kişiye ve aileye de tavsiye ettiğim bir hususu burada da paylaşmak, tavsiye etmek.

Yazının başındaki AVM dramı örneğindeki gibi şehir yaşamına takılıp kalmanın insan hayatına ve fıtratına uygun olmadığı ve insanın doğanın bir parçası olduğu gerçeğini unutmaması gerektiğini anlatmak. Zira şehir yaşamına takılıp kalınca aslında bu tür ilaçlara ihtiyacı olmadığı halde bir çok insan sırf rahatlayamadığı ve stresten kurtulamadığı için bu ilaçlara yöneliyorlar. Gerçekte kullanmasına gerek olmadığı halde alınan bu ilaçlar kişileri kısır bir döngüye sokuyor ve ilaç sayesinde rahatlama yolu, yani kolay yol tercih ediliyor. Bu da durumun daha kötüye gitmesine neden oluyor. Halbuki bir parçası olduğumuz doğayla kucaklaşmak bu sorunları ortadan kaldıracak veya en aza indirecektir.

Burada tüm faturayı AVM ye kestiğimi düşünebilirsiniz ama bu sadece bir örnek.  AVM, çarşı, pazar gibi yerlerde gezip dolaşmak elbette olacaktır. İhtiyaç seviyesinde olmalıdır da. Sinemaya, tiyatroya gidilmeli. Eş, dost ve arkadaşlarımızla biryerlerde oturup konudan konuya atlayarak sohbetler edilmeli, yenilip içilmelidir. Bunlar bizi ruhen rahatlatacak ve konuşmanın, detleşmenin getirdiği boşalma ile stresimiz azalacaktır. Ancak günümüzde yanlış bir kanı olarak AVM ve kapalı alan çılgınlığı baş gösterdi. Eğlenmek ve dışarı çıkmak deyince neredeyse bir çok kişinin kafasında sadece AVM canlanıyor. Bazıları için ise para harcamak = eğlence = mutluluk olmuş durumda. Ama aslında bunlarda gerçek anlamda mutluluk yok. Daha fazla stres ve yorgunluk var. Günlük iş ve hayat koşoşturmasının içerisinde yorulan, bunalan ve örselenen bedenimizi ve ruhumuzu dinlendirmek ve rahatlatmak niyetiyle gittiğimiz bu ve buna benzer yerlerin rahatlama sağladığı zannedilse de aslında olması gerektiği gibi bir gevşeme sağlamadığını anlatmak istiyorum.

Çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız ve bizler şehir hayatının stresinden, günlük rutinlerden ve ileride çıkabilecek psikolojik rahatsızlıklardan kurtulmak için mutlaka doğayla kucaklaşmalıyız. Doğa insanı tedavi eder. Doğaya çıkmak demek tabi ki sadece bir mangal omuzlayıp bütün gün bir ağacın altında oturmak demek değildir. Bu bile iyi bir şey olmakla beraber benim kastettiğim gerçek anlamda doğada olmak. Toprağa dokunmak, suya dokunmak.

Hep çocuklarımız için dert yandığımız bir konu vardır. “Çocuklar binalara sıkıştı kaldı, toprakla, hayvanlarla oynayamıyorlar, özgürce koşup eğlenemiyorlar, evdeki halıların üzerinde oynarken daha fazla elektrik yükleniyor ve sinirli oluyorlar, biraz toz, çamur ya da ot gördüler mi ne yapacaklarını bilemiyorlar vs. vs.”  Çocuklarımızı serbest bırakıp trafiğin olmadığı alanlarda özgürce koşup oynamaları varken onları elektrikle yüklü ortamlarda, temiz hava ve güneşten uzakta, gürültünün içerisinde negatif elektrikle yüklüyoruz. Bilgisayarlar ile saatleri, günleri geçiyor. Sonra da asabi, stresli ve başarısız oluyorlar. İşte bunlardan kurtulmanın tek yolu ailenin tüm bireylerini toplu olarak veya en azından çeşitli hobi veya etkinliklerle bireysel olarak yer yer doğayla buluşturmak.

_ALI1917

Belirli aralıklarla doğaya çıkan ve toprakla, suyla, rüzgarla, hayvanlarla, bitkilerle kucaklaşan bireyler üzerlerindeki olumsuz duygu, düşünce ve negatif elektrikten uzaklaşacakları için bir süreliğine daha enerjik, daha dengeli, daha mutlu ve daha stressiz olacaktır. Doğaya çıkma periyodu çok uzun aralıklara çıkmazsa, gerçekten fizyolojik bir rahatsızlık veya başka etmenlere bağlı olan bir hastalık olmadığı sürece antidepresan ilaçlara ihtiyaç kalmayacaktır. Doğada olma sürecini piknik mantığının dışına taşımak gerektiğini yukarıda ima etmiştim. Peki bu nasıl olacak derseniz, işte bazı cevaplar…

  1. Bir dürbün ya da fotoğraf makinesi alın. Doğal güzellikleri, manzaraları, bitkileri ve hayvanları uzun uzun izleyin yada onların fotoğraflarını çekin.
  2. İyi bir dağ ayakkabısı alın. Uzun yürüyüşler yapın ve dinlenme molalarında tertemiz oksijeni ciğerlerinize çekerken manzaranın tadını çıkarın.
  3. Doğada kullanıma uygun bir bisiklet alın. Hafta sonu eşinizle yada bir arkadaşınızla bisiklet yolculuğu yapmak ve bir birinden güzel yerleri keşfetmek tahmin ettiğinizden daha çok sizi mutlu edecektir.
  4. Bir tuval, fırça ve biraz boya alın. Hoşunuza giden bir manzaranın önünde durun ve gördüklerinizi ister aynen isterseniz hayal gücünüzün de desteğiyle resmedin.
  5. Müziği mi seviyorsunuz? Bir mikrofon ve kayıt cihazı alın. Doğadaki sesleri kaydedin. Daha önce hiç duymadığınız eşsiz sesler duyacaksınız. Belki bu sesleri yaptığınız müzikte kullanmak isteyebilirsiniz.

Depresyona girmemek, stresten kurtulmak için spor yapmak, olumlu düşünmek, stresli ortamlardan uzak durmak, düzenli uyku, sağlıklı beslenme vs. gibi bir çok husus sayılabilir. Bu sayılanlar da çok doğrudur. Doğada olmak da bunlardan birisidir. Ama bence en etkili olanıdır. Zira size spor yaptırır, stresli ortamlardan uzak kalırsınız, kendinizi dinlersiniz, arkadaşlarınız ile gitmişseniz olumsuz düşüncelerden uzak kalırsınız, erken kalktığınız ve yorulduğunuz için erken ve daha rahat uyursunuz vs. vs… Yani etkili bir doğa buluşması size hemen hemen her imkanı sunacaktır.

DSC_5110

O zaman gelelim bizim Gelengi’nin konuyla ilgisine 🙂 Sincaplar her zaman insanlara sevimli ve sempatik gelmiştir. Bu sevimli canlıların yakın akrabası olan gelengi de toprakta yaşayan bir sincap türüdür. Bu nedenle bir ismi de Anadolu Yer Sincabı’dır. Çok hızlı hareket eden bu sevimli sincap çok iyi bir kazıcıdır da. Yani toprakla oynamayı çok sever. Tıpkı çocuklar gibi. Biraz haylaz ve şımarık görünen hareketleri ve ürkeklikleri nedeniyle sevimli çocuklarımızı çağrıştırırlar bize. Bu nedenle doğada bu sevimli hayvanı izlemek, onun fotoğraflarını çekmek hep çok eğlenceli gelmiştir bana. Yuvasına açılan bir çok delik olduğu için bazen girdiği delikten değil de bam başka bir delikten çıkıverir ve sizi şaşırtır.

_ALI0097

Islık çalmaya benzeyen ince sesi onu daha sevimli bir hale sokar. Havayı koklaması ve küçücük elleri ile otları ağzına götürüp yemesi bize tanıdık geldiği için ayrıca ilgi çekicidir. Güvenlik için sık sık havaya bakar ki yırtıcı kuşlardan korunmanın etkin bir yoludur. Arada bir ayağa kalkıp durabildiği kadar dik durarak manzaranın tadını da çıkarmayı ihmal etmez. 15-30 cm buyutlarında olan bu sevimli sincap kendisini izlettirirken size kendinizi unutturur. Bu unutma derin bir rahatlamaya yol açar. Kafanız boşalır ve böyle bir canlının peşinde koşarken hem spor yapar hem de stresinizden uzaklaşırsınız.

DSC_5103Geçenlerde bir gelenginin uzun uzun fotoğraflarını çekme fırsatı bulmuştum. Bir şeyler atıştırırken çektiğim kareleri izlerken çok keyif aldığımı ve ister istemez kendi kendime güldüğümü itiraf etmeliyim. Kareleri ileri geri izlerken çizgi film izler gibi gelenginin ağzı açılıp kapanıyor, çene bir tarafa burun başka bir tarafa gidiyordu. Dişler ise ayrı bir alem 🙂

gelngiUzun süre iş yoğunluğu ve çeşitle nedenlerle doğaya çıkamadığım bir dönemden sonra ilk arazimde işte bu sevimli Anadolu Yer Sincabı o gün beni peşinden koşturup üstüne birde tebessüm ettirerek bende ne stres ne de yorgunluk bırakmıştı…

Bunu sadece gelengi yapmaz tabiki 🙂 Yaban hayvanlarının bir çoğu doğal ormanında size bu güzellikleri verebilir. Bir tilkiyi avlanırken izlemek çok keyiflidir. Kuşların uçuşları, senkronize hareketleri ve harika ötüşleri sizi çok rahatlatacaktır. Bir dürbün marifetiyle bu güzelliklere daha yakından bakabilir ve detaylara inerek tefekküre dalabilirsiniz.

Hadi o zaman ilk fırsatta sevimli yer sincabımızın adeta haykırarak yaptığı davete hayır demeyelim. Doğaya koşalım. Ama doğayı her zaman yanımızda bulabilmek için onu asla kirletmeyelim, hırpalamayalım, üzmeyelim ve öldürmeyelim. Bu gün doğamızı korumazsak yarın koruyacak doğa kalmayacak…

_ALI1973 _ALI1906 _ALI1916

_ALI9914b

1 YORUM

  1. Yine nefis ama son kare ayri bir güzel.. Bu arada, depresyona girmek konusunda senin sayfaları ziyaret edip bu güzellileri görmek de bir etken sayılır. 🙂

  2. Ali bey merhaba nasılsınız . Çok tatlı şeyler bunlar elinize sağlık güzel olmuş. Merak ettiğim acaba bunlar yenilebiliyor mu yani kuzu gibi geyik gibi…

    • Sevgili doktorum sizi buralarda görmek ne güzel. Şükür iyiyim, çok teşekkürler, umarım sizde iyisinizdir. Ziyaretiniz mutlu etti.

      Tabi reçete yazmaya alışık olunca bu şirinleri hap gibi gördünüz 🙂 Espirili ve değerli yorumunuz için çok teşekkürler. Umarım tekrar yüz yüze de görüşme imkanı olur… Sevgiler…

  3. Yazınız, kareleriniz ,özellikle Gelenigi’nin manzaraya karşı duruşu ve bakışı, son fotoğrafınız bir harika…Bunları yaşamış ve bilen ve aynı şeyleri düşünen biri olarak benimde kafamı kurcalayan tek birşey var..Doğaya gitmek doğal yaşamdaki canlılarla meşgul olmak evet en iyi antepresandır..Lakin bir de doğaya alışıp da gidememe sendromu var.. 🙂 Şehirde yaşayan insanın doğaya gitmek için bir arabası olmalı en azından sonrasında şehire yakın doğa nerede var acaba,nasıl vakit bulunur (çalışan insan için)..Benim sorunlarım bunlar.. Doğada bulunma tadını çok iyi almış birisi olarak nacizane düşüncelerim ve sorunlarım.. Avm’lerden nefret ederim ama bizi o taş yığınlarına gitmeye mecbur bırakan bir kapitalist sistem var bu da bizleri mümkün oldugunca doğadan ayırmaya ve koparmaya devam edicek şartlar gereği…Doğada sorunlarımızı unuttugumuz ve doğanın öğreticiliği muhakkak.. Bir çocugum olsaydı doğada yaşamasını isterdim,bildiğim herşeyi öğretir bu sevgiyi sevdayı ona da aşılamayı isterdim..Çocuklarımıza bırakacağımız tek miras doğadır evet; bozulmamış kirlenmemiş bir doğa ve doğa sevgisi..Umuyoruz ki bu güzellikler azalmasın sizin gibi içten, yürekli şahsiyetler bu sevdayı gerek fotoğrafları, gerek yazıları ile gelecek nesile miras olarak bırakmaya devam edebilsin..Şartlar azalmasın, eksilmesinve yitmesin..Emeğinize yüreğinize sağlık ,gerçekten çok keyif alarak izledim ve okudum yazınızı…

    • Münevver hanım beğeni ve değerli yorumunuz için öncelikle çok teşekkür ediyorum. Evet değinizde çok haklısınız, bizim gibi doğaya ziyadesiyle alışan insanlar bu defa da doğaya çıkamayınca sıkıntı yaşıyorlar 🙂 Doğaya ulaşmak özellikle büyük şehirlerde bazen çok zor ve zahmetli olabiliyor. Ama ne olursa olsun bir şekilde çıkıyoruz 🙂 Ve çıkılmalı… Esen kalın…

  4. Ali bey merhaba,
    Tespitlerinize aynen katılıyorum. Çok doğru konulara çok güzel örneklerle değinmişsiniz. Doğayla çok geç tanışmış biri olarak, bu geç kalmışlığı daha sık doğayla buluşarak telafi etmeye çalışıyorum. Aynı sevgiyi eşime de bulaştırdım, birlikte çok kolay bir şekilde stresten uzaklaşıyoruz. Tabi küçük şehirlerde yaşamanın en büyük avantajı da sık sık doğayla buluşabilmek.
    İzlediğim bir belgeselde çok güzel bir söz vardı: ” İnsanlar doğaya muhtaç olduklarını çok geç farkedecekler. Doğa her şekilde kendini sürdürür, insanlar doğaya her zaman muhtaç olacaktır ama doğa insanlara değil…”
    Ağzınıza sağlık, bu arada fotoğraflar nefis, favorim sonuncu fotoğraf.
    Selamlar

    • ” İnsanlar doğaya muhtaç olduklarını çok geç fark edecekler. Doğa her şekilde kendini sürdürür, insanlar doğaya her zaman muhtaç olacaktır ama doğa insanlara değil…” Güzel sözmüş. Çok doğru.

      Değerli katkınız, ilginiz ve beğeniniz için çok teşekkürler Okan bey. Bu sayfalarda sizlerin de sayesinde insanımıza, topluma bir faydamız olursa ne mutlu. Doğa sevgisini, eşiniz gibi, çocuklarınıza ve çevrenizde daha çok kişiye ulaştırmanız dileğiyle… Esen kalın…

    • Ümit bey bu defa biraz uzun bir yazı oldu. Okumak için zamana ihtiyaç olduğu doğru 🙂 Değerli zamanınızı ayırdığınız için teşekkürler. Değer kattınız. Esen kalın…

  5. Bana zaman zaman sorarlar dere tepe dolaşıp fotoğraf çekiyorsunda ne oluyor?
    Derimki doğa benim bedava terapistim, ilaçda kullandırmıyor bana….
    Harika bir yazı ve o güzel fotoğraflarla süslenmiş.
    Tebrik ediyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here